Hem günlük yaşamımızda doğru bir iletişim hem de yaptığımız iş ne olursa olsun doğru bir şekilde yapabilmek için cevaplara ihtiyacımız var. Ancak bu cevapları bulabilmede ciddi bir ön çalışmaya gereksinim duyulabilir. Çalıştığım bilişim sektöründe bu konu yüksek önem taşımakta olduğundan bu konuda bir yazı paylaşmak istedim.Başarılı bir analiz ve sonrasında geliştirme için anlamlı bir tasarım için doğru soru sormanın önemini yine bu konunun anlatımı için en çok tercih edilen bir resim ile özetleyelim :)software_analysis_design

Doğru Soru Sorma konusunda bilinmesi gerekenler:

  • Konu hakkında yeterince bilgi edinmek için gereken araştırmayı yap. Anlamını bilmediğin terimleri kullanma, hatta teknik terim kullanmaktan kaçın yada gerçekten gerekliyse terimleri ifade edebilmek için ön çalışma yap ki ne demek olduğunu basitçe ve hızlıca sıkmadan ifade et. Unutmayalım ki fazlaca detay bilgi karşı tarafı sıkarak anlaması için gerekli olacak motivasyonu dağıtacaktır.
  • Yazılı olarak anlatılması gerekecekse örneğin mail yada forum sorusu olacaksa, basit ve kısa olarak soruyu/konuyu en iyi özetleyen birkaç kelime seçilmelidir. Ancak kısa olmasının temel amaç olmaması gerektiğini belirteyim, önemli olan ifade gücüdür.
  • Yine yazılı ifadelerde bilinmeyen kısaltmalar kullanılmamalı, kullanılsa da bkz linkleri es geçilmemeli, ve dilbilgisi kurallarına uyulmalıdır.
  • Eğer ana diliniz dışında bir soru soracaksanız, öncelikle sorunuzu hazırlayıp bu dili orta ve üstü seviyede bilen bir arkadaşınıza sorunuzu okutup ne anlayıp anlamadığını öğrenerek kontrol etmenizde fayda var.
  • Sorunuzun daha iyi anlaşılması adına, daha önce cevaplar için kafa yormuşsanız muhtemel senaryoları kısaca aktarma yoluna gidebilirsiniz. Ancak bunu eğer soracağınız kişinin konuya bir şekilde vakıf olduğuna gerçekten inanıyorsanız yapmalısınız, aksi halde daha fazla kafa karıştırabilirsiniz.
  • Sorunuz bir yönlendirme içermemelidir. Değil mi? Bu şekilde mi? gibi…
  • Özetleme konusu, konuya verdiğiniz başlığın biraz daha detaylandırılmış ve sonuçta bekleneni en iyi şekilde vurgulamalıdır.

Konuyla ilgili özlü sözlerden bazıları:Bir insanı cevapları ile değil, sorularıyla yargılayın. – VoltaireDoğru soruları sormak, doğru cevapları vermekten daha fazla yetenek gerektirir. – Robert HalfBilgisayarlar çok da kullanışlı değillerdir, çünkü sadece sorulara cevap verebilirler. – Pablo PicassoYanlış sorular için doğru cevaplar yoktur. – Ursula K. Le GuinCevaplarımız var diye düşünmüştük; Yanılmışız, onlar sorularımızmış. – BonoÇözümün görülmesinden önce sorunun görülmesi önemlidir. – G.K. Chesterton

Konuyla ilgili sevdiğim bir videoyu da paylaşayım.

The Expert

İş arama ve mülakatlara gitme herkes için zorlu bir süreçtir. Hele de o sıra işsizseniz işler sizin için daha da zorlaşıyor, çünkü bir şekilde rahat hissetmediğinizde ieltişim kurmak ve kendinizi ifade edebilmeniz de dolayısıyla hayli zorlaşmakta.Özellikle IT sektöründe iyice yaygınlaşmış Recruiter (işe alım) firmaları ile işe alım yapmak isteyen firmalar dünayda ve ülkemizde oldukça çoğalmış görünüyor. Avantaj ve dezavantajları var elbette. Benim kişisel gözlemim avantajının -geneli için konuşayım- aday ve alıcı taraf için düzgün, detaylı ve yılmadan ilgileniyorlar.Tabi bazıları telefonla halledilebilecek konular için sırf görmek için ekstra araya girip öylesine bir görüşme yaparak alıcı şirkete gönderiyorlar. Profesyonel head hunter lara lafim yok, ancak o ilk görüşmeye gidecekseniz de kendinizi parçalamanıza gerek yok. Vakit yaratabiliyorsanız sırf firma görüşmesi randevusunu alabilmek için gidin bulunun derim. Çünkü birçok firma kariyer yada kendi site ilanlarına gelen taleplerinize dönmeyerek aracı kurum ve kişiler ile yürütüyorlar süreci.Ayrıca, IT sektöründe de birçok sektör gibi hep deneyimli uzman kişi aradıklarından ötürü, eğer çalıştığınız bir yer yoksa, gösterebileceğiniz basit de olsa 1-2 proje denemenizi erişebilir bir yere koyarsanız sizin için önemli avantaj sağlayacaktır.Malesef bizim sektörümüz pek de kaliteli ve yönetilebilir yazılımı önemseyerek çalışan aramıyor. Bilgi ve yetenek yerine deneyimli adam arama tercihlerinin sebebi de bir şekilde hızlıca o işin/projenin tamamlanması diye düşünüyorum. Böylece hızlıca proje tamamlanmasını sağlamayı hedefliyorlar. Durum böyle olunca, doğal olarak piyasa bu yönde evriliyor. O yüzden proje bazlı çalışan arayan bir sürü outsource danışmanlık firması türemiştir. Bu gidişatın avantaj/dezavantaj/ekonomik etkileri ve sonuçlarını ben de merak edenlerdenim. Bakalım zaman ne gösterecek :)Sektörün hareketliliği; kriz, yıl sonu hedeflerin tutturulması yada yeni yıl proje ve bütçe çalışmaları(ki Kasım Aralık aylarında orta ve büyük ölçekteki firmalarda kendi içlerindeki işlerden ötürü oldukça meşgul olabildiğini biliyoruz), yaz tatili dönemleri gibi değişkenlere bağlı olduğunu sanıyorum. Bu sebeple bunları da kariyer planlamasında göz önüne almayı ön hazırlık için atlamamak gerektiğini düşünüyorum.Mülakatlarda, sıklıkla karşılaştığım sorulardan biri de neden firmamız? Eğer size ulaşılıp da görüşmeye gitmişseniz, hele de bu büyük bir teknolojisi firması filan değilse -şahsen Bilişim sektöründe olan benim için – soru anlamsız gibi geliyor. Benim cevabım oldukça sade oluyor: “‘Burada iş var dediler geldim.’, ‘Çağırdınız geldik.’, ‘Daha iyi kazanabileceğim bir fırsat olabilir diye.'” gibi bir şeyin formal hali :) Şimdiye kadar bu durust cevaplar için can sıkıcı bir tepki ile karşılaşmadım neyse ki. Sonuçta rasyoneliteye karşı olması daha düşük bir ihtimal zaten.”Sizi ne mutlu eder, nasıl bir ortamda ne iş yapmak istersiniz?” şeklindeki sorularla karşılaşma yüzdesi yüksek. Eğer bu soru kendimi ifade edebilmiş ve bitmeye yakın sırada onem yüklenmediği belli bir şekilde sorulduysa, “Bir tatil beldesinde denize karşı şortla işimi yapsam çok daha mutlu olurum elbette” diye cevap vermekten çekinmiyorum.Bir de “Kendinizi 5 yıl sonra kariyer planında nerede görüyorsunuz?” sorusu var. Buna cevabım, genellikle aslında mülakatı gerçekleştirdiğim kişiyle ortak düşünceyi yakaladığım ve sohbeti başlatan bir cevap oluyor. Diyorum ki; “Öncelikle belirteyim ki, biliyorum yönetici ve teknik kişilerin yetenekleri ve verimliliği birbirinden oldukça farklıdır. Yani generalsiz savaşa girilemeyeceği gibi yalnız generallerle de savaşa girilmez. Ancak en azından benim gözlemlerime göre bir uzmanın/teknik personelin ücreti ile yöneticilerin ücret aralıkları hiç kesişmiyor. Dolayısıyla başka yerlerde 50 yaş ve üzerinde üretimde çalışan mühendisler yada kod geliştiren bilişim uzmanları olduğunu duysam/görsem de burada örnek alabileceğim henüz bir şey görmedim. Dolayısıyla 5-10 yıl içinde kazandığım tecrübelerle çalışanları yönlendirebileceğim edebileceğim yönetsel bir pozisyona gelmek istiyorum. Çünkü daha fazla para kazanmak istiyorum.”Önemli Not: Bunları sadece, belki birilerinin işine yarayabilir, faydalanabilir diye paylaştım. Kattığım esprili cümleler kesinlikle herhangi bir çalışanı yada aracı kurumu yermek kastıyla yazılmamıştır. Tüm sektörlerde emek veren her seviyedeki çalışana en az kendi meslektaşıma ve kendime saygı duyulması gerekliliğini önemsediğim kadar önemsiyor ve saygı duyuyorum.İş görüşme aşamalarıyla ilgili derlediğim genel bilgileri de aşağıda paylaşıyorum.Bildiğiniz gibi iş görüşmeleri belirli bir takım aşamalar ile gerçeleşen bir durumdur. Tüm bunları göze aldığımızda sizde bir iş pozisyonu için başvurduğunuzda belli başlı bir takım süreçlerden geçmeniz gerektiğini bilmelisiniz. İşte bu konuda siz değerli okurlarımızı bilgilendirmek amacı ile hazırladığımız iş görüşmesi aşamaları yazımıza hoşgeldiniz. Öncelikle ne tür kademelerden geçmeniz gerektiğini yüzeysel olarak belirtelim. İlk aşamanız, başvuru formunu doldurup ilgili firmaya iletmek olacaktır. Artık birçok firma iş başvuru imkanını online platform üzerinden tanımaktadır. Bu sebeple şirketlerin kendi web sitelerinden ya da iş ilanlarını yayınlayan web sayfalarından konu ile ilgili iş başvurularında zahmetsiz bir şekilde başvurabilirsiniz. Tabi bu sırada sizin özgeçmişinizi elit bir şekilde anlatan bir bilgi bankası oluşturmanız gerekecektir. Aynı zamanda başvuru yazısı da hazırlayarak neden o işe talip olduğunuzu ilgili firmaya iletebilirsiniz. Böylece yapmanız gereken ilk ve en önemli işi atlatmış olacaksınız. Ardından işverenin sizin başvurunuzu inceleme süreci doğacaktır. Bu zaman zarfında yeterli görülürseniz tarafınıza telefon ya da e- posta yolu ile bilgilendirme cevabı alacaksanız.İş görüşmesi aşamaları evresinin diğer bölümü tamamen firmanın izlediği personel alım süreci ile ilgilidir. Örneğin bazı firmalar net üzerinden ön eleme için bir takım sınavlar yapmaktadırlar. Online yapılan bu sınavı geçerseniz sizi görüşmeye davet etmekte ve bir dizi mülakattan geçirmeye devam etmektedirler. Bu süreçler ve değerlendirmeler sonucunda eğer yeterli bulunursanız tarafınıza yetkili kişi tarafından iş teklifinde bulunulmaktadır. Gerekli şartları görüşmek üzere son bir kez görüşmeye çağırılmak ve işi kabul ettiğiniz takdirde gerekli evrakları teslim ettikten sonra aktif olarak işinize başlayabilirsiniz. Bu bahsettiğimiz kriterler sizleri çok daha iyi bir iş sahibi yapmak için öncü bir kişi olma yönünde de ilerletecektir.Sevdiğiniz işi yaparak üretken olmamız ve yüksek hayat kalitesinde yaşamamız dileğiyle, hepimize bol şanslar…
Kısa cevap isteyenlere hemen verelim “Hayır, dişe dokunur bir gelir elde etmek pek de mümkün görünmüyor şimdilik.”İnternetin hayatımızın bir parçası olmasının ardından, internet üzerinden para kazanma yolları da yeni bir kazanç kapısı haline geldi. Ancak anket dolduranlar mı, para kazanma umuduyla site site gezenler sayesinde tık oranını artıranlar mı karda bilinmez. Peki kimler giriyor sitelere? Öncelikle belirli bir mesleği olmayan ev hanımları. Evde bilgisayarı bulunan kadınlar; temizlik yaparken, yemek arasında kısacası boş vakitlerinde ortalama 10-15 dakikada bir anket dolduruyorlar. Öğrencilerin de ilgisini çekiyor anket doldurararak para kazanma. Zamanlarının çoğunu bilgisayara başında geçirdikleri için, arada derede anket doldurabiliyorlar. Yine mesleği gereği bilgisayar kullananların da tercihi olabiliyor. Peki anket sitelerinin o uçuk vaatleri gerçek mi? Mesele bir anket doldurarark 25 dolar kazanmak mümkün mü? Tahmin ettiğiniz gibi cevabı hayır. Ne zamanki bir  anket başına 1 ila 3 dolar verildiği şeklinde reklam görürseniz o zaman, evet güvenilir diyebilirsiniz. Hangi siteler güven telkin ediyor şeklinde bir arama yaparsınız internette bir çok ante sitesiyle karşılırsınız. Bu isimlerin hemen altında, size referans numarasıyla anket formu gönderen kişiler göreceksiniz. Böylece o kişinin referansıyla siteye ulaşmış ve kendisine kazandırmış olacaksınız. Bu da kazanç elde etmenin başka bir yolu. Türkiye’de bilinen en popüler anket sitesi Napolyon. Bu siteye her girişinize 50 puan kazanıyorsunuz. Sık sık anket geliyor; ancak her anketten belirlenen puanı kazanacaksınız diye birşey yok. O anket ile ilgili hedeflenen kişi sayısına ulaşıldıysa küçük puanlarla yetiniyorsunuz. Site yine de boş göndermiyor yani sizi. Önemli alışveriş siteleriyle anlaşmalı olan Napolyon anket sitesi, Türkiye’nin en güvenilir sitelelerinden diyebiliriz. Ancak belirlenen alışveriş sitelerinden indirim kuponu almak konusunda iyi. En büyük ödül olan 100 lira için 100 bin puan elde etmek gerekiyor. O da öyle hemen olacak bir şey değil. Yani sabırlıysanız yapabilirsiniz ancak. Diğer güvenilir anket sitesi ise Ben derim ki! Medyada yaptığı araştırmalarla tanınan sitede puanlar akçe olarak adlandırılıyor. Tematik anketler yapılıyor sitede ve kamuoyu araştırmaları konusunda önemli anketler geliyor. burada Napolyon kadar sık gelmiyor anketler, burada da sebbat ederseniz bir kaç ayda elinize 10 lira felen geçebilir. Örnekleri çoğaltabiliriz. İngilizcesi olanlar yabancı sitelerden faydalanabilirler bu konuda(surveymonkey yi duymuşsunuzdur).  İpoll güvenilir bir anket sitesi; ancak fazla anket gelmeyen sitelerden. Mobrog ve All World panel de cüzi kazançlar getirebilir. Başta da söylediğimiz gibi yüksek kazanç elde edeceksiniz palavralarına kesinlikle inanmayın. Hepsi zaman kaybı. Onun yerine daha mantıklı işler peşine düşmenizde fayda var. Hele ki piyasadaki anket kitaplarına asla itibar etmeyin, tüm bunların para tuzağı olduğunu unutmayın. Herkese bol kazançlar dilerim…

GÜVENLİ ŞİFRE NASIL OLUŞTURULUR? Günümüzde teknolojinin gelişimi ile birlikte internet kullanımının artması sonucunda elektronik şifre ve bilgi güvenliği gibi riskler de gündeme geldi.Ortalama bir internet kullanıcısının e-posta adresleri,forum ve web siteleri üyelikleri,sosyal medya hesapları,işletim sistemi hesapları bulunmaktadır.Ayrıca online alışverişler,kredi kartı kullanımları,online bankacılık,online para transferleri gibi yüksek güvenlik gerektiren işlemler de artık oldukça popüler uygulamalardır.

 İnternet üzerinden yapılan bu gibi işlemler için kullanılan sisteme göre kullanıcı ismi,sanal klavye kullanımı,şifre ve güvenlik kodlamaları gibi bazı güvenlik seviyelerini başarıyla geçmeniz gerekmekmektedir.Tam güvenliğin sağlanması açısından ilk adım ise hatırlanması daha kolay ama tahmin edilmesi zor şifrelerle siber korsan saldırılara karşı dayanıklı şifreler oluşturabilmektir oldukça önemlidir.Zayıf oluşturulan şifreler hacker denilen kişiler ve gruplar tarafından farklı yöntemlerle kolayca kırılarak hesapları kolayca ele geçirebilmektelerdir. Peki bu tip güvenlik sorunlarına ve risklerine karşı güvenli şifre oluşturmak için dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir? Şifrelemede bazı önemli noktalar:-Oluşturduğunuz şifreler,ardışık sayı veya kelimelerden oluşmamalıdır.Örneğin;1,2,3,4,5. a,b,c,d,e gibi.-Şifreler kısa ve tek kelimeden oluşmamalıdır.Örneğin;Ahmet,Fenerbahce,Ankara-Şifreler kesinlikle sadece karakter ya da sayı grubundan oluşmamalıdır.Örneğin;111111,aaaaaa gibi.  Güvenlikli ve güçlü şifreler en 8 karakterden ve rakam,harf ve simgelerden oluşmalıdır.Farklı yöntemler kullanarak güçlü şifreler oluşturulabileceği gibi hiç unutmayacağınız bir deyim,söz gibi önemli noktalar ile şifreler oluşturulabilir.   Oluşturduğunuz şifreniz ne kadar uzun ve karışık olursa o oranda güçlü ve kırılması zor olmaktadır.Aynı zamanda da kolay hatırlanabilir şekilde olmalıdır.Bu tür  şifreler de Keylogger programlarına karşı çok fazla etkili olmasa dahi güçlü şifre oluşturmak kadar onu güvenle korumak da önemlidir.Bu yüzden şifrelerinizi herkesin görebileceği şekilde bilgisayar veya kağıt üzerinde bulundurmayın.Şifrelerinizi başkaları asla paylaşmayın.Özellikle internet tarayıcıların şifre hatırlama özelliğini kullanmayınız ve belli aralıklarla mevcut şifrelerinizi değiştirmeyi ihmal etmeyin.

Clean Code, ya da Temiz Kod – Kaliteli Kod, uzunca bir süredir etrafta dolaşan etkileyici  tamlamalardan birisi. Malum, böyle terimlere “buzzword” diyorlar İngilizce’de.

Google’da “Clean Code” araştırması yapınca karşınıza ilk iki sırada Robert C. Martin’in kitabı ve değişik bir tarzda hazırlanmış “Clean Code” eğitim videolarının bulunduğu Clean Coders sitesi geliyor. Martin’i ben 90’lı yıllarda C++ Journal gibi dergilere yazdığı nesne-merkezli programlamayla ilgili yazılarından tanıyorum. Kendisi bu dünyanın en eskilerindendir, 1964 yılında programlama başladığını kendisi ifade ediyor. Şu anda da “Clean Code” yaklaşımının öncülüğünü yapıyor.

Clean Code’un ne olduğu  ile ilgili bazı kısa tanımlar var. Örneğin Bjarne Stroustrup “elegant and efficient” yani “zarif ve etkin” derken Grady Booch “simple and direct” yani “basit doğrudan” diyor. Michael Feathers ise biraz daha uzun bir şekilde “dikkatli, önem veren birisi tarafından yazılmış görünen koddur” diyor Clean Code için. Bu konuda belki de en uzun tanımı Dave Thomas yapıyor:

“Temiz kod, orijinal yazarından başka developer tarafından okunabilir ve geliştirilebilir. Birim ve kabul testlerine sahiptir. Anlamlı isimleri vardır. Bir şeyi yapmanın pek cok yolundan ziyade tek bir yolunu saglar. Açık-seçik olarak tanımlanmış minimal bağımlılıklara sahiptir ve temiz ve minimal bir API sunar. Kod okunabilir olmalıdır, çünkü sadece programlama diline bağlı kalınırsa, her türlü gerekli bilgi kodda açık bir şekilde ifade edilemez.”Yazının Devamı İçin

Kendisinin izniyle, Akın Hoca’mın  hislere tercüman olan bir yazısını paylaşmak istiyorum.

Bir genç arkadaşımın, “okuldan tanıdığım, sağlam çocuktur, iş arıyor” deyip bana CVsini gönderdiği emaili ülkemizin BT piyasasında hatırı sayılır işler yapan insan kaynakları  şirketine sahip bir tanıdığıma gönderdim. O da bana “deneyimi yok ama olsun sağol :)” diye cevap yazdı. Bu arkadaşımla zaman zaman buluşup konuşuruz, ortak bir şeyler yapalım vs. diye, dolayısıyla kendisini iyi tanıyorum. Bu “deneyimi yok ama” kısmı aslen onun düşüncesi değil, burası, tamamen arkadaşımın iş yaptığı ve daima “tecrübeli” aday arayan insanların yani BT yöneticilerinin zihin yapısını ifade ediyor.

Evet malesef öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, kimse yeni öğrenene tahammül edemiyor. Diğer sektörlerde de öyle mi bilmiyorum ama en azından BT ve futbol sektörümüzde durum bu. “Biz tecrübeli programcı arıyoruz!” Zannedersin uzaya füze fırlatan rampa sisteminin yazılımını yazacak! Ya da CMMI-5 seviyesinde bir yazılım şirketinde ya da BT biriminde yönetici, o yüzden bu kaliteye ayak uyduracak yazılımcı arıyor. Sorsan “nedir tecrübeli?” diye sadece yıl cinsinden bir tarif yapabilir: “işte, 5 sene falan Java ile uğraşmış olsun”. Aslında bunu diyen, “5 sene ile Java ile uğraşmış olma”nın daha detayda ne anlama geldiği hakkında emin olun bir cümle daha söylemekte zorlanacaktır, hatta söylediklerinin 5 senelik Java tecrübesiyle alakası olmadığını anlayarsınız. Şunun gibi: “yani CVS’le falan uğraşmış olsun”!

Bütün bunları ben, bu sektörde iş ararken hiç yaşamadım. Çünkü juinor programmer olarak iş ararken ABD’deydim ve orada gerek önüme konan sınavlardan gerek ise benimle yapılan iş görüşmelerinden, benimle ilgilenen kişilerin tam da benim gibi, bilgisi olan ama tecrübesi olmayan kişiler aradıklarını rahatlıkla anlayabiliyordum. Çünkü pozisyon, bekletiler vs. hakkında konuşurken benimle görüşen kişiler, örneğin “2 senedir bizimle olan ve başından bu yana projede bulunan, … tecrübeli bir arkadaş var, onunla çalışacaksın” diye sağlam bir alt yapıya sahip olup da tecrübesi olmayan kişiye uygun bir konumlandırma yapabiliyorlardı. Bu ülkede ise herkesin “Alex” olması bekleniyor. “Ama tecrüben yok!” Eeee, sen iş vermezsen, stajyer olarak gelene de “aman gölge etme dersen”, insanlar nasıl tecrübe sahibi olacaklar ki? Sanırım bu yüzden sadece 22 yaşında olup henüz üniversiteden mezun olmamış bir gencin bana gönderdiği CVsinde “6 yıl tecrübe” yazıyordu! Bir insan MIT ya da Stanford’dan doktora bile alsa, tecrübesi “0”dır. Ama işte böyle yaparak, BT sektörüne girmek isteyenleri de bu şekilde saçma davranışlara sürüklüyoruz. Sonuçta iki yanlış bir doğru etmiyor.

Zaten size bir şey söyliyeyim mi? Tecrübeden kastedilen ise aslında sadece “hızlı iş çıkarmak”. Kimse, “bizim projemizde performans çok önemli, o yüzden yazılacak kodun kalitesi kritik, ancak tecrübeliler yazabilir bunu” diye düşünmüyor. İşin komik yanı zaten bu: Tecrübe bu ulkede sadece yıl ile ölçülüyor, kişinin gerçekten ne yaptığıyla değil. Mesela ben 2001’de ABD’den dönüp te bu ülkenin en büyük krizini geçirdiği günlerde iş ararken iki kişi hariç hiç kimse benimle CVmin üzerinden geçip, ABD’de ne yaptığımı sorgulamadı. Kimse hangi projelerde, hangi rollerle yer aldın, neler yaptın, sorumlulukların neydi vb. sorulara girmedi. Herkes, ABD’den gelmişliğimle ve yaşımın  30’u geçmişliğiyle ilgilendi. Ben teknik pozisyonlara başvurdum ama insanlar beni kendi yöneticileriyle kıyasladılar. Sadece iki kişi CVmdekiler üzerinen tek tek gitti, detayını öğrendi. İlki, zaten yabancı bir şirketin IT müdürü olan ABDli bir adamdı, diğeri de ABD’de 18 sene kalıp, bu ülkeye dönmüş ve BT işi kurmuş Türk bir patrondu.

Bir diğer konuda aslında her projede her türlü tecrübeye sahip kişilere ihtiyaç olacağı gerçeğidir. Bu durum hem tecrübe, hem de yetenek vb. çok şey için geçerli. Yani tutun 10 tane Alex bulup Fener’e koyun mesela. Fener, Bayern’mi olacak? Her projede diğerlerine yol gösterecek tecrübe, zeka ve özgüvende insanlar kadar, onlardan sayıca daha fazla olan ama daha az tecrübeli ve bilgili çalışanlara da ihtiyaç vardır. Savaşı sadece generallerden kurulu bir orduyla kazanamazsınız ki! Bana her tecrübeli 1 yazılımcının yanına yarı tercübede 2-3 kişi koyacak şekilde bir proje verin, hiç bir tecrübe zaafiyeti yaşamadan, projenin büyüklüğüne göre muhtemelen pek çok yeni mezun ile projeyi yapabilirim. Yeni mezunları seçerken ince eler sık dokurum o ayrı. Sertifikası olana daha olumlu bakarım örneğin. Biz bir binayı yaparken herkesin tecrübeli inşaat mühendisi olmasını bekliyor muyuz? Neden o zaman bir yazılım projesinde herkesin mühendis ve tecrübeli olmasını bekliyoruz ki? Herkesin tecrübeli yazılımcı olduğu yerde aslında pek çok ufak-tefek, basit ve tekdüze iş, çok pahalı çalışanlar tarafından yapılıyor demektir. Aslında yönetimden anlamadığımız için, hasbel kader yöneticilere sahip olduğumuz için, tecrübesizleri çalıştıracak yetkinliğe sahip değiliz. Tecrübeli olan zaten iyi çalışır, tecrübesiz ise iyi çalışmayı öğrenmeye ihtiyacı vardır, dolayısıyla yönetilmeye, yol gösterilmeye, yetiştirilmeye ihtiyacı vardır. Tecrübesizi işe almayarak kendi tembelliğimizi gösteriyoruz aslında.

Zeki, yetenekli ve iyi eğitimli az sayıda insan ile, orta seviye zeka ve yeteneğe sahip insanlarla, karmaşık işler bile ne kadar basit, öngörülebilir hale getirilir görmek isterseniz, ABD’yi bir ziyaret edin ederim. Bakın o “aptal” dediğimiz insanlar, bizim zekilerimizin bu topraklarda yapamadığını ne kadar basit bir şekilde yapıyorlar.

Bir diğer nokta da yeni mezunların ortama bir enerji ve canlılık getirdikleri gerçeğidir. Yeni mezunların, ortamları daha neşeli kıldıkları, daha yaratıcı çözümler bulduklarını çok defa gözlemlemişimdir. Nasıl hep aynı tipten insanların buludukları yerler tekdüze oluyorsa, sadece tecrübelilerin yanına koyacağınız tecrübesizlerle bu tekdüzeliği aşabilir, taze kan ve enerji alabilirsiniz. Örneğin ben, azimli, motivasyonunu kaybetmemiş 2-3 sene tecrübeli kişilerle harmanlanmış, iyi seçilmiş yeni mezunların, düzgün bir yönetim ile uzun vadede, 10 küsur senelik tecrübeli, ama bu kültür içinde motivasyonunu kaybetmiş kişilerden oluşmuş bir takımdan daha çok ve kaliteli iş çıkarabileceğime inanıyorum.

Her şey gibi insan da her yaşında ögretilmeye, eğitilmeye ve yol gösterilmeye muhtaçtır. Herkes, bilmediğinin, yaşamadığının tecrübesizidir. İyi yöneticiler de, işlerinin gerektirdiği yetkinlikleri ve seviyelerini iyi bilen ve takımlarını buna göre bir uyum içerisinde kurabilen ve onları motive eden kişilerdir. Bizim sektörümüzde “yıl”a indirgenmiş tecrübe ve yetkinlikten dolayı çok enerji ve insan kaybediyoruz.Kaynak: http://www.javaturk.org/?p=4505

ADF platformunda lisans ücretine takılmadan web uygulaması geliştirebilmek için Essentials paketi mevcut. Bu paketi kullanarak Eclipse yada Jdeveloper IDE si ile proje geliştirilebilmektedir. ADF ten en önemli farkı bu pakette Oracle ADF ‘in native security feature i yok. Geliştirdiğiniz uygulamayı Tomcat web server yada Glassfish application server gibi bedava sunucularda host edebilirsiniz. Ben de bu imkanları kullanarak örnek temel bir adf projesi geliştirdim.Uygulamanın veritabanı bağımsız olabilmesi için, Hibernate ORM ile birlikte EJB teknolojilerini kullandım.Geliştirme kaynağı JDev 11.1.2.4 versiyonu ve JDK 1.6.0_39 ile oluşturulmuştur. Hosting için belli bir (gear olarak ifade ediliyor) kaynak gereksinimine kadar 1yıl bedava kullanıma imkan veren bulut teknolojisi üzerine konumlandırılmış AWS(Amazon Web Services) platformunu kullandım. MYSQL veritabanı kullanarak Glassfish üzerine deployment gerçekleştirdim. ADF Business model yerine code first e imkan sağlayan Java EE teknolojileri kullandığım için Java Developer ların hızlıca uyum sağlayabileceği bir proje ortamı oluşmuştur. Projede ADF mimarisi view tarafında (ADFFaces ve taskflow lar) kullanılmıştır.Proje, Restoran Otomasyonu düşünülerek basic bir hale getirilmiştir. Ayrıca mobilde çalışması beklenen end-user sayfalarının ADF Mobile Browser ile geliştirilebilir yapıdadır.

Projede öne çıkanlar:

Çok katmanlı mimari kullanılmıştır. Persistence katmanında DAO Layer ları kullanan stateles sessionbean ler üzerine MBean class lar üzerinde business logic bulunmaktadır.Java Reflection kullanılarak Filter class ların kullanımı standart hale getirilerek veritabanı sorgularının bulunduğu geliştirmelerin rahat okunabilmesi sağlanmıştır.Ön yüz geliştirmesinde Template sayfa kullanımı sağlanmıştır.Exception Handling mekanizması, Exception class ların yakalanıp uygun mesajlar ile patlatılması için bir çatı kurulmuştur.Supplier yapısı ile çok kullanılan combobox lar ın selectItem listeleri için cache mekanizmasi kullanilmistir.ADFUtils ve JSFUtils gibi birçok utility class hazır hale getirilmiştir.AOP ye uygun olarak implemente edilmiş PerformanceMonitor ve ProfileInterceptor class ları yazılmıştır.Restoran otomasyonu business requirementlar baz alınarak entity model yapısı basic olarak hazır hale getirilmiştir.Java EE annotation lar kullanıldığı ve method isimlendirmelerinde kısaltma kullanılmayarak özen gösterildiği için kod okunabilirliği yüksektir.Çoklu dil desteği ResourceBundle class lari ile sağlanabilmektedir.

Geliştirilmesi gereken yönleri

JAAS kullanılarak authentication ve authorization tarafı handle edilmeli. Örnek çözüm imlementasyonu için tıklayınız. En önemli konu ön yüz geliştirmesinin performanslı çalışması ve kullanılan kütüphanelerinin konsolidaysonu ile ear paketinin boyutunun küçültülmesi diyebilirim.

Developer Help için lütfen tıklayınız.

Oracle, Java ve ADF geliştiricileri için bi süredir 11.1.2.x sürümlerinde ADF Mobile Application platformu için plugin i bulunuyordu. Son günlerde yeni bir release çıkarttılar ve adına Oracle MAF (Mobile Application Framework) demişler. Bu platform cross platformlar gibi HTML5 ve JS ten gücünü alıyor. Cordova kütüphanesini kullanıyor. Mevcut cordova yı upgrade etmek zor da olsa teorik olarak mümkün. ADF know how ı olanlar ve java geliştiricileri için hızlı bir şekilde mobil geliştirici olma fırsatı verse de public ticari mobil uygulama geliştirebilmek lisans sebebiyle pek rağbet görebilecek gibi durmuyor. Bu amaç düşünülürse, yerine Intel’in XDK platformu daha mantıklı göründüğünü söyleyebilirim. Ancak enterprise bir kurumun mobil ihtiyaçları için çok uygun bir platform olabilir.JDev 11.1.2.4 sürümünde geliştirdiğim ve Android ve IOS marketlerde bulunan İngilizce-Türkçe Türkçe-İngilizce oyun şeklinde MyQuiz projemi buradan indirebilirsiniz.Ayrıca yine aynı JDev sürümüyle açabileceğiniz, arkadaşım Ramazan KEKİL’in projesi olan 2048 oyununun kaynak kodlarına buradan erişebilirsiniz.
Bir karar vermenin kararsızlıktan iyi olduğunu düşünenlerdenim. Evet, düşünmek için zaman kazanabilme manevraları yapabilme şansı varsa yapılmalıdır. Arkadaşım Gizem Şahan’ın da söylediği gibi konfor alanından çıkmayanlar ne olacağını bilemezler. Aslında düşünüyorum da hayatta karar verip de uygulamaya korktuğum konuların çoğunda aslında tüm riskleri hesap edip almışım. “Bu beklenti aslında zaten satın alındı, dolayısıyla artık bir etki beklenmiyor” diye bir ifade vardır ya para piyasalarında önemli bir kararın henüz çıkmamasına rağmen çıkmış gibi pozisyon alınası üzerine sarfedilir. İşte bunun gibi biraz…Bu konuyu bence ilham verici bir biçimde ifade eden yazıyı paylaşmak istiyorum.KURTAR BENİ! LÜTFEN!

Hep birilerini bekliyoruz, bir süper kahraman, bir kısmet, bir mucize… Hayatımızda değişmesini istediğimiz herşeyi kendimizden başka herşeye bağlıyoruz ve bekliyoruz…bekliyoruz….bekliyoruz….Kendi hayatımızın kahramanı olduğumuzun farkına varamıyoruz çoğu zaman. Peki ya ben size o beklediğiniz kahramanın kendi içinizde saklı olduğunu söylesem? Gülüp geçer misiniz, yoksa okumaya devam mı edersiniz? Çoğumuzun gerçek hayatta karşılaştığı zorlukları super kahramanın karşılaştığı ejderhalardan ya da sorunlardan daha az önemli olduğunu kim söylüyor? Ben değil:)

İşte bizi super kahraman olmaktan alıkoyan 7 davranış paterni:

1. Etrafımızdaki çağrıları görmezden geliyoruz.

“Heroes may not be braver than anyone else. They’re just braver 5 minutes longer. ― Ronald Reagan

Ünlü mitolojist Joseph Campbell (bkz: wikipedia) eski hikayeleri ve mitleri değerlendirerek bir çalışma yaptı ve bu çalışmada tüm kahramanların ilk aksiyonunun harekete geçmek olduğunu gördü. Yani çağrıya yanıt vermek. Eğer siz yapılan bir imdat çağrısına yanıt vermiyorsanız ve bu konuda bir adım atmazsanız, çok üzgünüm ama hayatımızda kahramanca bir şeyler de olamıyor. Buna konfor alanımızdan çıkmak da diyebiliriz:)

 

2. Hepimiz mutlu son bekliyoruz.

“And will I tell you that these three lived happily ever after? I will not, for no one ever does. But there was happiness. And they did live.” ― Stephen King

Eğer hayatımızda hedef, amaç ya da plan yoksa bu da çocukken okuduğumuz masallar gibi sonu hep iyi biten bir pembe toz bulutu olarak kalır. Masalların tarihçesini inceleyecek olursanız, aslında çocukları gerçek hayatla yüzleştirmek üzerinedir. Ben yeğenlerime okurken bazen hayretten ağzım açık kalıyor ve duraksıyorum, bu kadar acımasız mı hayat diye…İnanın masallar gerçeklerden daha acımasız çoğu zaman, sonunun iyi bitmesi onları daha az korkutucu yapmıyor maalesef. Siz yine de kışa gore hazırlanın, varsın bahar gelsin:)

 

3. Kurtarıcı olmaktan ziyade kurban olmayı seçiyoruz.

“We are all ordinary. We are all boring. We are all spectacular. We are all shy. We are all bold. We are all heroes. We are all helpless. It just depends on the day. ― Brad Meltzer

Siz istemedikçe kimse sizi kurtaramaz biliyor musunuz? Çok sert bir cümle oldu ama siz istemedikten sonra kimse sizi gerçekten de kurtarmayacak, öyle bir dünya yok maalesef. Istemeniz gerek, bedel ödemeniz gerek ki gerçekten değişmek ve bir şeyleri başarmak istediğimizi kendimize ispatlayalım.

 

4. Güçten etkileniyoruz fakat güçlü olduğumuza inanmıyoruz.

“You don’t need superpowers to be someones hero ― Ricky Maye

Hepimizin çocukken onlar gibi olmak istediğimiz kahramanları vardı. Benimkisi Red Kit’ti mesela:) En derinde belki hepimiz gizli bir gücümüz olsun isteriz, bizi diğer insanlardan daha özel ve daha güçlü yapan. Kendi hayatımızı ve başkalarının hayatını değiştirebilen, dünyayı değiştirebilen. Asıl gücün ne olduğunu bilmiyoruz çoğu zaman. O yüzden beyaz atlı prensi ya da uyuyan güzeli beklemekten ziyade kendi hikayemizin kahramanı, kendi filmimizin hem yönetmeni hem de baş oyuncusu olmamız gerekiyor. Neden mi? Çünkü bunu yapabilirsiniz ve hak ediyorsunuz:)Yazının Tamamı İçin

Gizem Şahan arkadaşımın beğendiğim yazısını paylaşmak istedim.BEYAZ KUTUP AYISI DÜŞÜNME!Düşündün mü? Peki, sonrasını okuma o zaman. Ama okuyacaksın değil mi? Çünkü birilerinin sana yapma demesinden artık çok sıkıldın öyle değil mi? Düşünme, okuma, yapma, gitme, konuşma… Sorun değil, gerçekten… Eğer yapma denilen şeyleri yapsaydık emin ol ne ben bu yazıyı yazıyor olacaktım, ne de sen okuyor olacaktın. Peki ne oluyor da o beyaz kutup ayısını düşünüyoruz? Hadi gel en iyisi biz birlikte keşfedelim….O güzel beynimiz bize türlü kandırmacalar yapıyor hayatımızın her anında ve onun nasıl çalıştığını anlamaya ihtiyacımız var. Beynimiz, bu evrende bizim bildiğimiz en komplike şeylerden birisi, tabii ki evrenin kendisinden sonraJ Bu konu ile ilgili uzun bir yazımı önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşacağım, çalışmalarım devam ediyor:) Şimdilik konumuza odaklanalım: Ne oluyor da biz hayatımızda yanlış olduğunu düşündüğümüz kararlar veriyoruz? Ne oluyor da bize söylenenin aksine o beyaz kutup ayısını düşünüyoruz?Devamı için…